Kısa cevap: Hüzün Yılı ile birlikte Mekke’de kabilesel himaye zayıfladı ve baskılar arttı. Efendimiz, tebliği sürdürmek için Taif’te destek ve himaye aradı; şehrin stratejik konumu ve Sakîf ileri gelenlerinin nüfuzu nedeniyle yeni bir tebliğ zemini ve müminler için daha güvenli bir ortam arayışına girdi.
- Himayenin sona ermesi (Hüzün Yılı): Hz. Hatice ve Ebû Tâlib’in vefatları sonrası siyasi/kabilesel koruma azaldı; Kureyş’in engelleme ve baskıları yoğunlaştı.
- Tebliği genişletme hedefi: Mesajın Mekke dışına taşınması, yeni muhatap ve kabile ittifaklarıyla tebliğin güçlendirilmesi amaçlandı.
- Siyasi destek – ciwâr talebi: Dönemin teamülüne uygun biçimde Sakîf’in nüfuzlu isimlerinden himaye istendi; böylece güvenli bir çalışma zemini hedeflendi.
- Taif’in stratejik ve sosyo-ekonomik gücü: Taif, yakın ve güçlü bir şehirdi; kabul görmesi hâlinde tebliğ üssü olabilecek konumdaydı.
- Müminler için güvenlik arayışı: Zulme uğrayan ilk Müslümanlar adına daha emniyetli bir iklim ve toplumsal barınma imkânı aranıyordu.
- Diplomatik açılım ve ittifak arayışı: Bölgesel dengelerde yeni bir destek hattı kurmak, Kureyş baskısını dengelemek ve ileride hicret imkânlarını çeşitlendirmek düşünüldü.
Özetle Taif yolculuğu, baskı altında tebliği sürdürebilmek için stratejik bir şehirde siyasi himaye ve toplumsal destek arayışıdır.